top of page

KONYA ALAEDDİN TEPESİ, II. KILIÇARSLAN KÖŞKÜ VE KAZI ALANI

 

 

SENKRONİ

Şimdiki çağ, belki de mekanın tüm çağlarının ötesinde olacaktır. Eşzamanlılık çağındayız: farklılarla bir arada olma çağındayız, yakın ve uzaklık, yan yanalık ve dağınıklık çağındayız. Dünyaya ilişkin deneyimimizin, zamanla gelişen uzun bir yaşamdan çok, noktaları birbirine bağlayan ve kendi çilesiyle kesişen bir ağ deneyiminden ibaret olduğu andayız. Belki de günümüzün polemiklerini hareketlendiren belirli ideolojik çatışmaların, zamanın sadık evlatları ve mekânın kararlı sakinlerine karşı çıktığı söylenebilir.

Michael Foucault, 
Of Other Spaces: Utopias and Heteroto
pias
 

Farklı zamanların, farklı olayların, farklı içeriklerin, farlı olanların, aynı zamanda ve uyumla iç içe geçtiği her şeyden farklı yeninin  üretimi; içeriği oluşturacak katmanların eş zamanlılığı

 

Foucault’un açılımı mekanın tüm zamanlarını aynı anda barındıran katmanlı bir içeriğin oluşturduğu/oluşturacağı derinliği tartışıyor olabilir. Bugünün bir yerde olma hali onun söylemi ile eşzamanlılıkları barındırıyor. Aynı anda aynı zamanda bir arada olması olanaksız bir çok şeyin aynı düzleme; mekana düşme halinden söz ediliyor. Gerçekten de yakın geçmişin tüm söylemsel çatışmalarının sabitleri ve kararlı halleri değiştirmek üzere kurulduğu düşünüldüğünde dünyaya ilişkin deneyimlerimizi tek boyutlu her şeyi reddetmesi gerektiği söylenebilir. Bu durumda kent, toplum, mimarlık ile ilgili her şeyde ilgili tüm alanların yapması gerekli sorgulamanın her şeyi barındıran eş zamanlılığın nasıl oluşturabileceği üzerine olabilir. Bu çerçevede bu tasarım Alaeddin Tepesi’nin ve burada bulunan arkeolojik alanların sadece korunmasına ve bunun için tasarımsal, yapısal ve programatik parçaların üretilmesini kapsamaz, aynı zamanda hem tüm Alaeddin Tepesi’nin hem de odak tasarım alanının kentsel ve programatik dönüşümünü, kentlilerin içinde farklı zaman derinlikleri bulacakları bir “eş zamanlılığı” kapsar.

Bu eş zamanlılık var olan kamusal alanın yeniden ve yeni biçimleri ile üretilmesini gerektirmiştir. Kamusal alanın yeniden üretilmesi ise farklı stratejileri veya kavrayışları gerektirir. Özellikle güncel gündelik hayat, kültürel ortam ve toplumsal yapı düşünüldüğünde bir arkeolojik alanın kamusal nitelikleri bağlamında nasıl dönüştürülmesi gerektiği farklı sosyal, teknolojik ve ekonomik içeriklerin göz önüne alınmasını ve farklı disiplinlerin bilgi desteni gerektiren bütüncül bir sorgulama alanı haline geliyor. Bu çerçevede kamusal alan bu tasarımda önerilen tüm tasarımsal, yapısal ve teknolojik unsurların oluşturduğu/doğurduğu mekânları ve bu mekânlar ile kentlilerin kurduğu etkileşimi ifade eder. Bu etkileşim ile arkeolojik alanın sadece yerel ve bölgesel bir içerik ile dönüşünü veya mekânsal/programatik içerik edinmesini değil aynı zamanda tıpkı Çatalhöyük gibi küresel bir ölçekte bilinen bir hale getirilmesi amaçlanmıştır. Dolayısıyla bu tasarım, yapısal, teknolojik ve programatik önerileri ile verilen tasarım probleminin çözümü için “Kamusal bir arkeolojik kentsel alanın” üretilmesini sağlamaya girişir. 

Bu bağlamda, bu tasarım farklı mekânlara içerik veren eylemler ve tasarıma yön veren yapısal unsurlar üzerinden bir bütünlük önerir. Bu eylemler kentlilerin gündelik hayatlarında olmayan yeni deneyimleri onların gündelik hayatına kazandırılması içindir. Bu noktada, kentin kendi zamanı ve işleyişinde bir genleşmenin oluşturulması esastır. Daha çok kültürel ve sanat eksenli bir esneme olarak değerlendirilebilecek bu esneme alanın kültürel niteliklerinin bugüne getirilmesini barındırır. Alaeddin Tepesi’nde alışık olunduğu biçimde olurken, Karatay Medresesi veya İnce Minareli Medrese önünde dururken, yürürken veya otururken, Kılıçaslan Camisinin avlusuna doğru ilerlerken tasarımının sunduğu mekânsal ve teknolojik olanaklar bağlamında geçmişe dahil olmak, bir zamana ait sanat nesnelerine, yerleştirmelere veya resimlemelere bakmak; farklı zamanların oluşturduğu bir görsel sunumun içinden geçmek Alaeddin Tepesi’nin derin kültürel içeriği ile görsel veya içinde/üzerinde bulunarak etkileşime geçmek kentlilerin gündelik hayatına eklenmesi öngörülen yeni eylemlerdir. Aynı biçimde sanat nesneleri ile doldurulmuş bir duvarın yanından geçmek veya ona karşı oturmak; yürürken bastığınız zeminin altında yüzlerce yıl öncesine ait bir duvar kalıntısının veya bir eserin olduğunu görmek ve bilmek, alanın saklı kalmış kültürel içeriğin kavranması bakımından önemlidir. Bu bağlamda bu tasarım önerisi ile, kent içi bir arkeolojik alanın kentsel hayatın içine sokulması, alanın sahip olduğu tüm farklı zaman katmanlarına ait nitelikli her şeyin açık, erişilebilir ve sergilenebilir hale getirilmesi,  yere özel kültürel bir farklılık doğurmayı ve buradan küresel bir değer üretilmesi; kentlilerin gündelik hayatlarında alışık oldukları haller ile alanın tarihi ve kültürel niteliklerinin kesişiminden doğan  ve farklılıkları olan bir kamusal mekan tanımlanması ve farklı zamanları aynı anda bugünde/bu anda toplayan bir arakesit kurulması amaçlanmıştır. Bu amaçlar bağlamında, bu tasarımda çeşitli tasarım problemleri tanımlanmış ve bunların çözümüne yönelik farklı stratejiler kurulmuştur. Bu tasarım stratejileri ve gerekçeleri aşağıdaki gibidir. 

1. Tasarım alanını genel ölçekte odak haline getirecek “Kentsel Müdahaleler”: 
1.1. Zeminler:

Bu tasarım Alaeddin  Tepesinin kentin gündelik hayatına katılması için -2. 00 (1022), +4. 00 (1028)  ve +6.00 (1030) kotlarında ana hatlar önerir. Bu üç ana hat üzerinde sokaklar, meydanlar, zemin altı mekanlar, odak noktaları, mimari programlar ve saçak bulunmaktadır.  

-2. 00 (1022) kotu bu tasarımın kentsel ve programatik ilişkilerinin odağıdır. Kentsel akışın toparlandığı ve dağıtıldığı bir ara mekân/tasarlanmış bir zemin olarak -2. 00 kotu aynı zamanda yarışmada istenilen ve beklenen alanın bir odak haline gelmesinde barındırdığı duvarlar, zemin altı kotları, zemin üstü kotları ve saçağın barındırdığı yapısal ve programatik önerilerin zeminidir. Aynı zamanda bu -2. 00 kotu kentsel akışın üzerinde toparlandığı/dağıldığı ve eylemleri barındıran bir kentsel sahne olarak da değerlendirilebilir. Ayrıca bu sahne tasarım alanının çevresi ile ilişkilerini sağlayan ve tasarımın kente sıçramaları olarak değerlendirilebilecek özelleşmiş zeminleri de barındırır. Bu zeminler -2.00 kotunda önerilmiş özelleşmiş zeminin çevresini saran meydan ve tarihi yapılarla etkileşim aralıkları olarak görülebilir. Zafer Meydanı, İnce Minareli Medrese, Konya Kent Meydanı, Mevlana Caddesi bağlantısına yönelik -2.00 kotundan oluşturulan  sıçramalar Resim 1’de gösterildiği gibidir. 
 
Bu tasarım önerisinde olan +4. 00 kotunda önerilmiş bir zemin sürekliliği ve buna bağlı bir duvar bulunmaktadır. Bu duvar sanatsal etkinlik ve eylemler için farklı büyüklükte hazneler barındıran bir sergi yüzeyidir.   
Bu tasarımda Alaeddin  Tepesini +8. 00 kotu sürekliliğinde ilerleyen bir ring bulunur.

1.2. Duvarlar 
Bu tasarımda -2.00 kotunda var olan sur duvarının yeniden üretilmesi ile elde edilmiş ve +4.00 kotunda tasarımı var olan Alaeddin parkı ile ilişkilendiren olmak üzere iki asal duvar önerilmiştir. Bu iki duvar hem tasarımın alanda yer alan eğime oturmasına, hem tasarımda programlar önerilmesine hem de kentsel sürekliğin eğime zıt yönde bir süreklilik oluşturması için tasarlanmıştır. 


1.3. Etkileşim Noktaları
Bu tasarım önerisi günümüzde var olmayan dış sur kapıları ile tasarım alanı arasında var olan kentsel süreklilik  üzerine kurulmuş etkileşim noktalarını barındırır. Bu etkileşim noktalar bir taraftan tasarımın geçmişi ile ilişkilerine ait referans noktaları olarak bugünün tarihle etkileşimi sağlarken öte taraftan kentsel sürekliliğin akışı bağlamında görsel algı, durak ve referans noktalarının da tanımlanabilmesini sağlarlar. Ayrıca bu odak noktalar, Alaeddin Tepesi’nden kente bakış noktaları olarak da tanımlanabilir. etkileşim noktalardan kente doğru bakıldığında tasarım alanı ile ilişkili ve tarihi değeri olan binalar veya aralıklar ile görsel bir etkileşim kurulacaktır, 
 
Alaeddin Tepesinde bulunan iç sur ile uzak dış sur bu odak noktalar aracılığıyla ilişkili kılınmıştır. Dış sur kapıları geçmişte kentin dışarısı ile bağlantısını sağlarken bugün odağı Alaeddin Tepesi olan ve dış sur kapısı ile bu tepeyi birbirine bağlayan yolların/kentsel aralıkların başlangıç veya bitiş noktalarıdır da, 
 

1.4. Odak Noktalar
Bu tasarımda 1., 2., 3. Kazı alanları, alan ile komsu Medrese ve bulvarlar ve Parklar bağlamında geliştirilmiş ve tasarımın kent ile ara kesiti olarak tanımlanabilecek meydan veya form alanı olarak da değerlendirilebilecek kamusal alanlar önerilmiştir.  Bu odak noktaları şöyledir: 


Odak 1: Kılıçaslan Köşkü ve forum alanı
Odak 2: Konya Kent Meydanı
Odak 3: Kültür Park

Odak 4: İnce Minareli Medrese
Odak 5: Zafer Meydanı
Odak 6: Mevlana Caddesi 

1.5. Medya Kutuları ve yeniden üretilen tarihi sur duvarı üzerinde oluşturulan dijital yüzeyler:
Bu tasarımda yapılan önemli tartışmalardan biri de teknolojinin alana nasıl etki edeceğidir. Güncel mimarlık ortamında toplumsal ilişkilerin ve kişisel ilişkilerin ekranlar üzerinden kurulduğu düşünüldüğünde görüntü teknolojiklerinin böylesi bir alanda nasıl kullanılacağı önemli bir tartışmadır. Bu çerçevede bu tasarım kalıntılar üzerine odaklanan yaklaşımları karşısına görsel olanı ekler. Önerilen medya kutuları ve yeniden üretilen tarihi sur duvarı üzerinde oluşturulan dijital yüzeyler tarihsel olanın maddesel değeri ile görsel olanın maddesel/imgesel niteliklerini kentsel bir algı ve kavrayışa neden olacak biçimde bir araya getirmek içindir. Böylece madde ve maddesiz olan bu tasarım alanında dijital enstalasyonlar ve yüzeyler aracılığıyla bir araya gelir. Tarih ile görsel teknoloji iç içe geçirilir. 


2. Eskiyle temas ve yeni olanın üretimi için mimari eylemler 
Bu yarışma bağlamında en temel probleminin eser niteliğindeki değerli ve nitelikli içerik ile “Mekansal olarak nasıl ilişkileneceğimiz” ve bu etkileşim bağlamında “Yeninin nasıl üretileceği?” dir. Diğer bir ifade ile mimari eylemlerin/müdahalelerin niteliği nasıl veya neye göre tanımlanacağı ve bunların sonuçları neye yol açacağı tasarımın büyüklük, nitelik ve program özelliklerini belirlenmesi bakımından mimari bir sorgulamayı gerektirir.  
Bu sorun tanımı bu tasarımda “Tasarıma ait müdahale biçiminin tasarlanmasını” olarak nitelendirilecek bir içeriği oluşturulmasını gündeme getirmiştir. Sonuçta yarışmanın çözümünü beklediği tasarım problemlerinin ve bunların mekânsal karşılıklarının oluşturulması tasarlanacak bu müdahale biçimlerinin oluşturacağı içerik ile kurulabileceği iddia edilebilir. Bu çerçevede, bu önerinin tasarım problemi tasarım alanında yer alan Alaattin tepesinin katmanlarını oluşturan Neolitik, Hitit, Frig, Roma, Bizans, Selçuk dönemlerine ait açığa çıkarılmış/çıkarılmamış içerikler ile bugünün mekânsal yaklaşımlarının; kentsel ve gündelik yaşantısının nasıl iç içe geçirilebileceği üzerine kurulabilir. Bu problem, tasarım alanında oluşturulacak müdahalelerin yüzeyde olan veya yerin derinliklerinde saklı farklı zamanları/dönemleri ile bugünü nasıl buluşturacağımıza yönelik bir alt sorgulama yapılmasını gerektirmiştir. Bu sorgulamanın mekansal sonuçlarının geçmiş ve bugünün hem hal olması ve geçmişin bugünün içinde; şimdiki anda yeniden varlık bulmasının sağlanması bakımından önemlidir. Bu çerçevede bu tasarımda eskiyle teması oluşturacak ve bu sayede yeniyi üretecek birkaç farklı tasarım stratejisi kullanmış ve bu müdahaleler bağlamında yeni mekânsal durumlar tanılamıştır. Bahsi geçen tasarımsal eylemler veya müdahale biçimleri şöyledir;


2.1. Olduğu gibi bırakmak
Bu beş tasarım stratejisi Alaattin Tepesi’nin farklı tarihsel zamanlarına ait katmaları ile bugün arasında iletişim/etkileşimin kurulmasını sağlayarak kentsel-kamusal ve eylem barındıran mekânların  biçimlenmesini sağlayacaktır. Bu çerçevede, örneğin “Birinci kazı” alanında yer alan buluntular “Olduğu gibi bırakılmış ve üstleri örtülmüştür”. Buna ek olarak tasarımın odağında yer alan Alaattin Köşkü’ne ait duvar kalıntısının etrafı, örtüyü oluşturan yapma yöntemi bağlamında konstrüksiyon ile çepe çevre sarılmıştır.


2.2. Üzerini örtmek
Bu tasarımda yer yer kazı alanlarının veya amfi gibi önerilmiş birimlerin üzerinin doğrudan örtülmesi önerilmiştir


2.3. Çevresini sarmak
Bu sarma işlemi tasarımın ana unsuru olan örtünün sadece yapısal bir unsur olarak tasarımı gökyüzünden ayıran bir sınır olmasının ötesinde aynı zamanda mekânsal bir içerik olarak işlevsel hale getirilme çabasının sonucudur. Konstrüksiyonun Köşk kalıntısını sarması hem yapısal bir güçlendirme hem de tüm tasarım alanını kuşatan bulutumsu bir yapının alanda hakimiyet araması olarak görülebilir.


2.4. Yeniden üretmek
Bu tasarımda kazı alanında yer alan veya Alaeddin Tepesi’nin toprak altı katmanlarında yer alan fakat çıkarılmamış iç sur duvarı yeniden inşa edilmiştir. İç sur duvarının aslına uygun yeni bir tektonik yaklaşımla yeniden üretilmesi tasarımın benimsediği müdahale türlerinden biri olan yeniden üretimin sonucudur. Yeniden üretim yer yer kalıntı, yer yer yıkıntı, yer yer de toprak altında izi bile olmayan iç surun aslına uygun ve buna eklenen farklı bir malzeme ile yeniden üretilmesini içerir. İç sur duvarı metal delikli panel ve aslına uygun döşenmiş taş parçalar ile oluşturulmuştur. Böylece bu duvarın hem alanı tanımlayan bir tasarım nesnesine dönüşmesi hem de bu duvar geçmiş ve şimdi arasında var olan fakat kaybolmuş bir yapısal unsuru yeniden üretmesi sağlanmıştır. Bu duvar metal ve taş karışımı yapısı ile güncel kentsel hayatın içine geçmişin sokulmasını sağlar ve kotlar ve de eylemlerin birbiri ile ilişkisini kurar. Aynı zamanda bu duvar tasarım alanının kimliğinin kökenine ait içeriğe bir referans olarak düşünülmüştür.  


2.5. Tarafsız/nötr mekanlar eklemek
Bu tasarımda eski ile temas etmenin ve yeniyi üretmenin en doğrudan araçları örtü konstrüksiyonunun içine eklenen ve +6. 00 kotu devamında tasarım alanına doğru uzanan konsol yapılardır. Bu yapılar medya kutularını içerir. Bu medya kutuları nötr mekanlar olarak alanın tarihsel niteliği üzerine geliştirilmiş video, görselleştirme veya yerleştirmeleri içeren ekranlardır. Bu kutular üzerinden akan görseller alanın çevreden algısını kurarak görüntü ve yer üzerinden arkeolojik alana eklemlenen hareketli imgenin mekânsal özelliklerini veya olanaklarını tasarıma yüklerler. Medya kutuları üzerinde üretilecek görseller ve videolar sayesinde tasarım alanının Alaeddin Tepesi’nin tüm tarihine ait katmanların kent ile etkileşimin kurması amaçlanmıştır. 

3. Alanın kentin gündelik hayatına katılmasında mimari programın taşıyıcısı olarak yapısal ve tasarımsal unsurlar:
Bu tasarım alanın bütünlüğünü kurmaya ve bunun üzerinden yeni kamusal alanlar üretmeye, alanı kamusal bir arkeolojik alan haline getirmek için zeminler, yüzeyler/duvarlar, nötr hacimler ve bir saçak önerir. Bu yapısal ve tasarımsal unsurlar sayesinde bu tasarımın mimari kurgusu oluşturulmuştur. Tasarımda önerilen duvarlar, zeminler ve saçak sayesinde oluşturulması denenen bütünlük farklı kotlarda oluşturulan zeminleri, zeminlere eklenmiş duvarları ve her şeyi bütünleyen veya her şeyin içinde olan saçağı barındırır.


Bu tasarım için mimari programı üreten yapısal unsurlardan biri olan zeminlerin farklı eylemlerin oluşmasına olanak tanıyan eylem taşıyıcıları olduğu iddia edilebilir. Bu zeminler -2.00, + 4.00 ve +6. 00 olmak üzere 3 asal kotta konumlandırılmıştır. Bu üç asal kot üzerinde zeminler farklı malzeme içerikleri ile sergi veya farklı eylem türlerine ortam oluştururlar. Örneğin -2. 00 kotunda zeminin cam olduğu yerlerde toprak altından çıkarılmış ve yerinde bırakılmış eserlerin doğrudan kentli ile buluşması ve görsel bir etkileşim kurulması sağlanmıştır.  


Saçak bu tasarımda mekânsal-yapısal kurgunun en önemli unsuru olarak görülebilir. Saçak basit bir çerçeve sistem içine eklenen farklı büyüklükteki prizmatik çerçevelerin oluşturduğu bir bütündür ve bu bütün Yüksek mukavemetli iplikli poliarilat yapısal şeffaf tekstil ile kaplanmıştır. Böylece saçağın yükü olabilecek en asgari düzeye çekilmiştir. Bununla ilgili detaylı açıklama inşaat mühendisliği raporunda verilmiştir. 

Bu tasarımda farklı zemin kotlarında farklı duvar tipleri tasarlanmıştır. Örneğin -2.00 kotunda tektonik nitelikleri farklı iki duvarı tipi tasarlanmıştır. Bunlardan biri iç sur duvarının yeniden üretilmesi ve bunun delikli metal yüzey ile birleştirilmesi ile oluşturulmuş, surun izinden aynen devam ettirilen duvardır. Bu duvar ön yüzünde (kentsel süreklik yönünde) -2. 00 kotunun kentle saçak altının eylemlerle donatıldığı zemin sürekliliğini ve bunun büyüklüğünü tanımlarken öte taraftan arkasında sahaf, açık sergi, kafe, vb. programları barındırır.

Diğer duvar ise üzerinde enstalasyon ve görselleştirmelerin konumlandırıldığı cam duvarlardır. Bu cam duvarlar aynı zamanda-2.00 kotunu bütünüyle bir açık sergi alanı  haline getirirler. Cam sergi duvarları sayesinde zemin programlar barındıran farklı büyüklükte parçalara ayrılır. 


4. Önerilen tasarımın mimari program/eylem kurgusu:
Tasarım önerdiği ve kurguladığı yapısal unsurların oluşturduğu ortam/olanaklılık sayesinde mimari bir program dizgisi önerir. Saçağın, zeminlerin ve duvarların oluşturduğu bütünlük medya kutularının oluşturduğu ayrımlarda dört asal parçaya bölünmüştür.


Yapısal, tasarımsal ve programatik olarak bu dört parça birbirinden büyük farklılıklar taşımasa da üç farklı kazı alanının arkeolojik içerik farklılaşması veya yer ile ilişkili akışın doğurduğu kentsel akış farklılaşmaları bu dört bölümlenmenin bir birine göre farklılığını kurar. Bu dört asal parça kentlilerin tasarım alanına dahil olmaları için farklı program parçaları ile donatılmıştır. Bu programlar arkeolab, açık sergi alanları, dijital sergi alanları, form alanları, sahaf, kitapçılar, kafeler, sergi sokağı, etkinlikler için toplanma alanları ve amfileri barındırır.  


Bu tasarımda önerilen programların üst çerçevesini açık sergi alanı olarak tanımlanabilecek kamusal arkeolojik alan fikri ve sanat kurar. Ayrıca bu önerinin kent için farklı bir zamanı önerdiği ve saçağın altında kentsel zamanın farklı akmasına yönelik durmak, izlemek, bakmak, durmak üzerine mekanlar önerildiği söylenebilir.


Sonuç: 


Bu tasarım Alaeddin Tepesi’nin kamusal bir arkeolojik alana dönüşmesi ve kentin kültürel niteliğinin arttırılması üzerinden geliştirilmiştir. Tasarım alanın barındırdığı farklı tarihsel katmanların kentin gündelik ve kültürel hayatında yer bulması için birkaç farklı tasarım stratejisi geliştirilmiştir. Örtme, çevresini sarma, yeniden üretme, nötr mekanlar ekleme gibi stratejilerin alanın yapısal ve programatik dönüşümüne aracılık etmesi öngörülmüştür. Bu çerçevede, sonuçta farklı kotlarda zeminler, tasarımsal büyüklükleri oluşturan duvarlar, etkileşim ve odak alanlar, tasarımın tümünü kaplayan örtü ve teknolojik artifaktlar üretilmiştir. Tasarım önerisi ile aşağıda sıralanan sonuçların oluşması beklenmektedir:
Bu tasarımın alanının tarihsel katmanlarını bugüne/kentin güncel zamanına tekrar getirir. Bu katmanlar arasındaki zaman ve nitelik farklılıkları sergi duvarları aracılığıyla kategorize edilmiştir. Buluntular bu duvar aracılığıyla kente sunulmuştur. 
Bu tasarım ile alanın sadece kendi kentine veya bölgesine yönelik olmayan, aynı zamanda evrensel mimari ve kültürel değerler/nitelik taşıyan bir mekan organizasyonu oluşturulmuştur. Üretilen mekanların Alaattin Tepesinin kentin gündelik hayatında yeniden ve farklı biçimde varlık bulması beklenirken aynı zamanda bu alanın kamusal bir arkeolojik alan olarak küresel kültürel hayatın bir parçası olması beklenir. 


Bu noktada kamusal bir arkeolojik alanın niteliğini bu öneri tanımlamaktadır. Alanın barındırdığı farklı zamanlara ait nesne veya kalıntıları kent zemini üzerinde ve koruyarak sergilemenin ve bu sergiye ait mekanları açık bir erişimle tüm kentlilere açık hale geldiği bu ortamın ve sunduğu sanat ve sanat tarihine yönelik yapıların bu kamusal arkeolojik alanı tanımlaması beklenmektedir. Açık sergi mekanlarının kentsel akışa katılan yapılar olarak bu alanın başlıca tasarımsal niteliğini oluşturması da beklenmektedir.


Bu tasarım gelecekte bu alanda yeniden kazı yapılabilmesi olasılığını gözeterek tasarlanmıştır. Önerilen konstrüksiyon gerektiğinde farklı biçimlere dönüştürülmeye veya bütünüyle kaldırılmaya açıktır. Böylece yeni bir kazı başlatıldığında bu kazı alanının korunması sağlanabilecektir.


Bu tasarımda önerilen programlar ile arkeoloji alanında ileri düzeyde araştırmaların yapılması beklenmektedir. 
Bu tasarımda önerilen cam duvar ve zeminlerin geçmiş ile şimdiyi birleştiren bir içerik sunması ve alanın değerlerinin sunulmasını sağlanması beklenmektedir.


Bu tasarımın Alaeddin Tepesi’nin kendi geçmişi ile bağ kurmasını; yeni bağlar üretmesi beklenmektedir. Böylece hem tasarım alanı kentin kültürel katmanlarından biri haline gelebilecek hem de evrensel olarak kültürel bir yeni katman geliştirilmiş olacaktır.


Bu beklentiler sonucunda tasarımın kavramsal içeriğini tanımlayan, farklı zamanların, farklı olayların, farlı olanların, farklı içeriklerin aynı zamanda ve uyumla iç içe geçtiği her şeyden farklı yeninin eş zamanda üretimi olarak S E N K R O N İ olma halinin oluşacağı hayal edilmiştir. 
 

m u r a t s o n m e z m i m a r l ı k | Murat Sönmez © 2009
Bu sitede yayınlanan her türlü yazı ve görüntülerin fikri mülkiyet hakkı Murat Sönmez Mimarlık / Murat Sönmez'e aittir.
Hiçbir şekilde kopyalanamaz, değiştirilemez, iletilemez ve izinsiz yayınlanamaz.

ANKARA

bottom of page